500 TL ve üzeri siparişlerinizde ÜCRETSİZ KARGO

AROMATERAPİNİN TARİHSEL YOLCULUĞU

AROMATERAPİNİN TARİHSEL YOLCULUĞU
AROMATERAPİNİN TARİHSEL YOLCULUĞU

Aromatik bitkiler ve bitki özleri, güzel kokuları ve doğal iyileştirme özellikleri sayesinde binlerce yıldır kullanılmaktadır. Tarihten günümüze aromaterapinin kullanım alanları değişim göstermiştir. Çin, Hindistan, Tibet, Ortadoğu, Mezopotamya, Eski Roma gibi farklı coğrafyalarda yaşayan insanlar endemik bitkilerini dini ritüellerinde kullanmış, bu bitkileri yakarak, koklayarak veya vücutlarına sürerek hastalık ve kötülüklerden kendilerini korumak istemişlerdir. Eski Mısırlılar ölülerini güzel kokulu yağlarla mumyalayıp, mezarlarına kokulu yağlar ve bitkiler koymuşlardır. Bitkileri ve kokulu çiçekleri uygun yağlar içinde bekleterek parfümler elde etmişlerdir. Eski Yunan uygarlıklarında ise aromatik bitkiler tedavi ve güzellik maksadıyla kullanılmıştır.

10.yüzyılda İbn-i Sînâ (batıda Avicenna olarak bilinmektedir)’nın alembic isimli distilasyon (damıtma) cihazını geliştirmesiyle uçucu yağların elde edilmesinde büyük bir adım atılmıştır. Distilasyonun bulunmasıyla aromaterapinin tarihi başlamıştır. Haçlı seferleri ile distilasyon, Ortadoğu’dan Avrupa’ya taşınmış ve 16.yüzyıldan itibaren de Batı Avrupa’da parfümeri alanında önemli gelişmeler meydana gelmiştir.

Modern Aromaterapi ise 2. Dünya Savaşı sırasında ilaç bulunmasında zorluk yaşandığı sırada uygulanmıştır. Fransız doktorların uçucu yağları yaraların ve gaz kangrenin tedavisinde kullandıkları bilinmektedir. Modern Aromaterapi Fransa’da bir kimyager olan Gatefossé, askeri bir doktor olan Jean Valnet ve bir biyokimyacı ve hemşire olan Marguerite Maury’nin çalışmalarıyla resmi olarak başlamış

Aromaterapi ismini ilk defa kullanan Fransız kimyager Rene-Maurice Gatefossé’nin, kendilerine ait parfüm işinde çalışırken uçucu yağlar hakkında hem koku hem de tedavi edici etkilerine yönelik araştırmalar yaptığı bilinmektedir. Laboratuvarında çıkan bir yangında eli yanan Gatefossé’nin elinde bir süre sonra ciddi bir şekilde enfeksiyon meydana gelir ve cerrahi müdahele yapılması gerekir. Bu güne kadar araştırmalar yaptığı uçucu yağların tedavi edici etkilerini görmek amacıyla laboratuvarındaki tıbbi lavanta (Lavandula angustifolia) kabının içine elini koyar. Düzenli uyguladığında ağrı ve iltihabın hızla azaldığını ve bir süre sonra da yarasının tamamen iyileştiğini görür. Bu olaydan sonra Gatefossé, aromaterapi üzerine çalışmalarına devam etmiştir.  1937’de Aromathérapie: Uçucu Yağlar-Bitkisel Hormonlar adlı kitabını Fransa’da yayınlamıştır.

Biyokimyacı ve hemşire olan Marguerite Maury uçucu yağları tıbbın birçok alanında, spa ve kozmetik uygulamalarında kullanmıştır. Klinik aromaterapinin önünü açan Maury, 1961 yılında uçucu yağların cilt üzerindeki etkilerini Le Capital Jeunesse (Hayatın Sırrı) adlı kitabı ile anlatmıştır.

Askeri bir doktor olan Jean Valnet II. Dünya Savaşı sırasında savaş yaralarını ve yanıklarını aromaterapiden yararlanarak tedavi etmiş, papatya, kekik, karanfil, limon gibi uçucu yağlarını tedavilerinde kullanmıştır. Aromaterapinin bilimsel gelişmesine katkı sağlayan Valnet, Aromathérapie ve The Practice of Aromatherapy adlı kitaplarını yazmıştır.

Tisserand, Gatefossé ve Valnet’in çalışmalarından etkilenerek 1977’de yazdığı The Art of Aromatherapy kitabı ile aromaterapinin popülerleşmesini sağlamıştır.

Günümüzde, Uluslararası Aromaterapistler Birliği (AIA), NAHA-Uluslararası Aromaterapistler (IFA)  ve Uluslararası Profesyonel Aromaterapistler Federasyonu (IFPA) gibi kuruluşlar uçucu yağların üretimi ve sahip olması gereken standartları belirlemede ve yaptıkları araştırmalar ve verdikleri eğitimler ile önemli oteritelerdir. Popülerliğini koruyan aromaterapi doğru uygulandığında oldukça faydalıdır. Uçucu yağların bir kimyası olduğu ve bilinçsiz kullanımlarda yan etkileri olabileceği unutulmamalıdır.

Tarih: 31 / 10 / 2022